Dünya genelinde, uluslararası borç, ulusal ekonomilerin kalbi olan birçok unsura tesir eden, karmaşık ve dinamik bir olgudur. Borçlanma, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerin ekonomik büyümelerini destekleyen, altyapılarını finanse eden ve süreçlerine kaynak sağlayan kritik bir mekanizma olarak görülmektedir.
Ancak borçlanma, aynı zamanda, ekonomik istikrarsızlık, bütçe açıkları ve finansal krizlere yol açabilir. Bu nedenle, borçlanma stratejisinin doğru bir şekilde yönetilmesi, ulusal ekonomiler için hayati öneme sahiptir.
2020'lerin başından itibaren, özellikle COVID-19 pandemisinin patlak verdiği 2020'de, dünya genelinde borçlanma oranlarında ciddi bir artış gözlemlendi. Salgın, global ekonomiyi sarsarak birçok ülkenin ekonomik daralma yaşamasına neden oldu. Bu süreçte, pek çok hükümet ekonomiyi canlandırmak ve istihdamı korumak amacıyla geniş kapsamlı mali teşvik paketleri oluşturdu. Bu durum borçlanma oranlarını daha da yükseltti.
2020'de dünya genelinde toplam borç, küresel GSYİH'nin %320'sine ulaştı. Bu rakam, önceki yıllarda yaklaşık %290 seviyelerindeyken, pandemi sebebiyle yaklaşık 30 puanlık bir artış gösterdi. Bu durum, global borçta rekor seviyede bir artışı temsil ediyor.
Institute of International Finance (IIF) tarafından belirtilen verilere göre, 2023 itibarıyla hükümetler, halk ve işletmeler tarafından oluşan toplam borç miktarı 307 trilyon dolar seviyesine ulaştı. Sadece 2023'ün ilk yarısında, bu borç miktarı 10 trilyon dolar artarak rekor seviyeye ulaştı.
Borç artışının nedenlerine bakıldığında; düşük faiz oranlarının yatırımcıları borçlanmaya teşvik etmesi, hükümetlerin altyapı ve kalkınma projelerini finanse etme ihtiyaçları, küresel ekonomik dengesizliklerin yarattığı finansal boşluklar gibi unsurlar göze çarpmaktadır.
Ancak bu artış, özellikle gelişmekte olan ülkeler için bir risk oluşturuyor. Borçlar bu ülkelerin bütçelerinde önemli bir yer tutmaya başladı ve bu, ekonomik büyüme ve yatırımcı güvenini olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca, küresel ekonomide yaşanabilecek olası bir durgunluk ya da faiz oranlarında yaşanacak artış, borç yükünün daha da ağırlaşmasına yol açabilmektedir.
Sonuç olarak, 2023'te dünya genelinde borçlanma oranlarının yüksek seviyelere ulaşması, ulusal ekonomilerin sağlamlığı ve finansal istikrarı için ciddi bir endişe kaynağıdır. Bu nedenle, borç yönetimi ve sürdürülebilir borç politikalarının önemi, günümüz global ekonomisinde daha da kritik bir hale gelmiştir.
Amerika'nın borç durumu
Amerika Birleşik Devletleri, dünya genelindeki en büyük borçlu ülkedir. 2023 yılı itibarıyla, ABD'nin toplam borcu 30 trilyon doları aşmıştır. Bu rakam, ABD'nin GSYİH'sinin yaklaşık %125'ine denk gelmektedir.
ABD'nin borç yükü, özellikle son yıllarda önemli bir artış göstermiştir. Bu artış, 2020 yılında COVID-19 pandemisine karşı alınan mali teşvikler ve 2022 yılında Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan ekonomik belirsizliklerin bir sonucudur.
ABD'nin yüksek borç yükü, ülke ekonomisi için önemli bir risk oluşturuyor. Borç servisi ödemeleri, ABD'nin bütçesinin önemli bir kısmını oluşturuyor ve bu, ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, faiz oranlarının artması durumunda, ABD'nin borç yükünün daha da ağırlaşması beklenmektedir.
Büyük ekonomili ülkelerin borç durumları
Dünya genelindeki diğer büyük ekonomili ülkeler de önemli miktarda borç yükü altındadır.
- Japonya'nın toplam borcu 2023 yılı itibarıyla 25 trilyon doları aşmıştır. Bu rakam, Japonya'nın GSYİH'sinin yaklaşık %250'sine denk gelmektedir.
- Çin'in toplam borcu 2023 yılı itibarıyla 32 trilyon doları aşmıştır. Bu rakam, Çin'in GSYİH'sinin yaklaşık %280'ine denk gelmektedir.
- Almanya'nın toplam borcu 2023 yılı itibarıyla 3,2 trilyon doları aşmıştır. Bu rakam, Almanya'nın GSYİH'sinin yaklaşık %70'ine denk gelmektedir.
- İngiltere'nin toplam borcu 2023 yılı itibarıyla 2,3 trilyon doları aşmıştır. Bu rakam, İngiltere'nin GSYİH'sinin yaklaşık %90'ına denk gelmektedir.
Bu ülkelerde de borç servisi ödemeleri, bütçelerin önemli bir kısmını oluşturuyor ve bu, ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, faiz oranlarının artması durumunda, bu ülkelerin borç yükünün de daha da ağırlaşması beklenmektedir.
Borç krizinin olası etkileri
Dünya genelindeki yüksek borç seviyeleri, bir borç krizine yol açabilir. Borç krizi, bir ülkenin veya bölgenin borç ödemelerini yapamamasına yol açan bir ekonomik durumdur. Borç krizleri, finansal piyasalarda istikrarsızlığa, ekonomik durgunluğa ve hatta resesyona yol açabilir.
2023 yılı itibarıyla, dünya ekonomisi bir borç krizi riski altındadır. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, borç yüklerinin daha da ağırlaşması durumunda bir borç krizine karşı daha savunmasızdır.
Borç krizinin olası etkileri:
- Finansal piyasalarda istikrarsızlık
- Ekonomik durgunluk
- Resesyon
- Finansal kurumların iflası
- İşsizlik
- Enflasyon