Ekim ayında 10 milyar dolarken bugün 125 milyarlık toplam kilitli değere (Total Value Locked – TVL) ulaşan merkeziyetsiz finansın (DeFi) ortaya çıkışı yalnızca blokzincir ve kripto ekosistemi için değil bütün finans dünyası ve ekonomi anlayışı için çarpıcı yenilikleri beraberinde getirmiştir. Bu yenilikler yer yer geleneksel finans sisteminin üstüne geliştirilen uygulamalar, yer yer ise tamamen DeFi dünyasına özgü inovatif araçlar ve özgün bir terminoloji olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yield farming ve liquidity mining bu kavramların başında gelmektedir. Genelde aynı anlamda kullanılan bu iki kavram kullanıcıların sahip olduğu dijital varlıkları belirli platformlara kilitleyerek bu platformlardan düzenli pasif gelir elde etmelerini açıklamaktadır. Fakat bu süreçler göründüğünden komplekstir ve bu iki kavram arasında belirli farklar bulunmaktadır.
Yield farming
Ürün/getiri anlamına gelen “yield” ve çiftçilik anlamına gelen “farming” sözcüklerinin birleşimi olan bu kavram tıpkı tarımda olduğu gibi gelirin belirli bir süre içerisinde elde edildiği bir sistem ortaya koyar. Kullanıcıların, belirli DeFi protokollere dijital varlıklarını borç vererek (lending) veya kilitleyerek (staking) karşılığında pasif gelir elde etmesine yield farming denmektedir.
DeFi ekosisteminin merkezinde bulunan lending (borç verme) protokolleri ve merkeziyetsiz alım satım platformları (DEX’ler), merkezi borsalardan veya bankalardan farklı olarak aracısız bir şekilde, tamamen blokzincir üzerinde akıllı sözleşmeler yoluyla çalışmaktadır.
Örnek vermek gerekirse, Aave platformundan 200 dolarlık WBTC’yi teminat yatırarak 100 dolarlık ETH borç almak isteyen bir yatırımcı aslında herhangi bir kullanıcı veya kurumla değil akıllı kontratla etkileşime geçmekte ve yatırma-çekme işlemini kontrata yapmaktadır. Peki kullanıcının almak istediği ETH’yi kontrat nasıl sağlamaktadır? Bu noktada likidite sağlayıcıları devreye girmektedir.
Likidite Sağlayıcıları
Likidite bir varlığın başka bir varlığa piyasa fiyatlarından sapmadan dönüştürülebilmesinin ölçüsüdür. Yani kullanıcının istediği zaman 100 dolarlık WBTC’yi satabileceği ve karşılığında 100 dolarlık ETH’yi alabileceği bir piyasa bulunmasıdır. Merkezi borsalarda belirli fiyatlarda alım ve satım emirleri veren kullanıcılara bağlıdır. Merkeziyetsiz platformlarda ise likidite, bahsetmiş olduğumuz akıllı kontratlarla oluşturulan havuzlarla sağlanır. Havuzlara likidite sağlamaları karşılığında kullanıcılara belirli teşvikler verilir.
Yield farming konseptini ortaya çıkışını sağlayan Compound başta olmak üzere Aave, Maker, YFI gibi çeşitli lending (borç verme) platformları piyasa koşullarına göre belirlenen faizlerle kullanıcılara teminat karşılığı borç vermektedir. Borç verilen kripto paralar başka kullanıcıların protokole borç verdiği, yani likidite havuzlarına kilitlediği kripto paralardır. Borç veren kullanıcı (diğer bir deyişle likidite sağlayıcı) yatırdığı kripto para için APR (Annual Percentage Rate – Yıllık Yüzde Oran) veya APY (Annual Percentage Yield – Yıllık Yüzde Getiri) cinsinden hesaplanan belirli bir faiz alır. Bu ikisi arasındaki fark: APR hesaplanırken basit faiz formülü ile günlük getirinin 365 katı alınırken, APY’de bileşik faiz uygulanarak optimum stratejiye göre saatlik/günlük/haftalık kazancın ana paraya eklenerek yıllık kazancın hesaplanmasıdır.
Aave, örneğinden gidecek olursak, Aave’nin likidite havuzlarına 2000 dolar değerinde 5 ETH borç vermek isteyen kullanıcı, karşılığında 2000 dolar değerindeki yatırımını temsil eden aETH adı verilen özel bir token alır. Bu tokenin değeri faiz gelirleriyle daima artar ve kullanıcı istediği zaman bu tokeni protokole iade ederek borç vermiş olduğu 5 ETH’yi geri alabilir ve bu durumda faiz geliri kadar kâr etmiş olur. Kullanıcı borç vermiş olduğu varlığı yine kripto para olarak aldığı için eğer ETH değeri arttıysa kullanıcı en güncel değer üzerinden kripto varlığını almış olur. Bu pasif gelir elde etme yöntemine yield farming denmektedir. En iyi oranları veren platformlar arasında dijital varlıklarını hareket ettiren kullanıcılar, aldığı borçla arbitraj imkânlarını değerlendirebilen veya yalnızca kripto paralarını ellerinde tutarken (HODL yaparken) ek gelir elde etmek isteyen kullanıcılar bu yönteme sıklıkla başvurmaktadır.
Yield farming yalnızca borç verme platformları değil, aynı zamanda merkeziyetsiz alım satım platformları olarak bilinen DEX’ler için de geçerli bir gelir elde etme yöntemidir. Uniswap, Curve ve Pancakeswap gibi çok sayıda DEX, otomatik piyasa yapıcı (Automated Market Maker- AMM) algoritmalarıyla aracısız ve verimli bir şekilde token alım satımı imkânı sağlamaktadır. Benzer şekilde bu platformlarda da akıllı kontratlarla oluşturulmuş ve genelde eşit miktarda bulunan iki tokendan oluşan likidite havuzları aracılığıyla alım satım yapılmaktadır.
ETH ve USDT’den oluşan bir havuzda 100 dolar değerinde ETH var ise 100 dolar değerinde USDT de olmalıdır. Likidite sağlayıcılar bu havuzların iki tarafına da eşit miktarda token kilitleyerek işlemlerin yapılmasına imkân vermekte ve karşılığında bu protokollerden alınan işlem ücretlerinden havuzlardaki paylarıyla orantılı bir şekilde gelir elde etmektedir.
Likidite sağlayıcı protokole kilitlediği varlık değerinde Liquidity Provider (LP) Token almaktadır. LP tokenleri kullanıcının havuzdaki payını temsil etmektedir. Ethereum ağındaki en büyük DEX olan Uniswap her işlemden %0,3’lük bir işlem ücreti almaktadır.
10 USDC ve 10 USDT’nin oluşturduğu 10 LP tokeninden oluşan bir havuzda:
1 LP tokeni 1 USDC + 1 USDT’ye yani havuzun %10’una eşittir.
Bir kullanıcı 10 USDC karşılığında 10 USDT alır
ve başka bir kullanıcı da 10 USDT karşılığında 10 USDC alırsa
Havuza eklenen işlem ücretleriyle birlikte USDT/USDC havuzunda 10.03 USDC ve 10.03 USDT olacaktır.
Ve bunun sonucunda 1 LP tokeninin değeri 1.0003 USDC + 1.0003 USDT olacaktır.
USDC ve USDT gibi sabit koinlerin bulunduğu bir havuza likidite sağlayan kullanıcı bu tokenlerin değeri pek değişmeyeceği için büyük bir risk almamaktadır. Dolayısıyla bu havuzlar genelde hacimleri en yüksek olan havuzlar olmaktadır. Buna paralel olarak da APY cinsinden kazanmış olacağı miktar diğer havuzlara göre daha düşüktür. Daha volatil tokenler fiyatlarındaa düşüş riskleri de mevcut olduğundan ötürü bu havuzların hacimleri genelde daha düşük olmaktadır ve dolayısıyla işlem ücretlerini paylaşan kullanıcı sayısı da azalmaktadır. Risk yükseldikçe likidite sağlayıcısının elde edeceği gelir de yükselmektedir.
Token fiyatları arttıkça LP tokenlerinin de değeri artmaktadır ancak bu artış geçici kayıp (impermanent loss) olarak bilinen etki neticesinde piyasa artışının altında olabilmektedir. Geçici kayıp kavramı ve AMM'lerin nasıl çalıştığı hakkında detaylı bilgi için Uniswap Nedir? yazımızın Uniswap'ın Teknolojisi bölümüne başvurabilirsiniz.
Liquidity Mining
Compound, yönetim tokeni dağıtan ilk platform olarak yield farming konseptini liquidity mining (likidite madenciliği) hâline getiren platform olmuştur. Likidite sağlayan kullanıcılar DAO (Decentralized Autonomous Organization - Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon) mantığıyla paralel olarak protokol kararlarında oy vermelerini sağlayan ve piyasa değeri taşıyan COMP tokenleriyle ödüllendirilerek likidite sağlamaya teşvik edilmiştir. Bu yöntem aynı zamanda ICO veya airdroptan farklı bir token dağıtım mekanizması olarak da kabul görmüştür. Daha sonra çok sayıda platform bu yolu takip etmiştir.
Bugün çok sayıda platform liquidity mining yoluyla yönetim tokenlerini dağıtmaktadır. Özellikle yeni DeFi projeleri, likidite çekmek ve kullanıcı artırma yöntemi olarak liquidity mining temelli protokoller geliştirmiştir. Burada blok ödülü prensibiyle sürekli olarak belirli bir miktar token üretilerek protokollere—genellikle LP token formunda— likiditelerini kilitleyen (staking işlemi gerçekleştiren) kullanıcılara dağıtılır. Protokolün de başarısına bağlı olarak bu yönetim tokenleri büyük hacimler kazanarak ekosistemde yer edinebilir. Curve DAO Token (CRV), 1inch (1INCH), Compound (COMP) ve PancakeSwap (CAKE) bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu tokenler merkezi borsalarda da yüksek işlem gören DeFi tokenleridir ve likidite sağlayıcıları için ciddi gelir sağlamıştır. Protokollerde yapılacak değişikliklere dair kullanıcıların oy vererek söz sahibi olmasını da mümkün kılmıştır.
Bunlarla birlikte yeni likidite madenciliği üstüne kurulu otomatik piyasa yapıcıların ortaya çıkışı, yıllık yüzdelik oranlarının (APR’lerin) kısa süreli de olsa milyonlarlara, sürdürülebilir bir şekilde binlere çıkarılabildiği farming sistemleriyle likidite sağlayıcılara ciddi kazanç elde etme fırsatını beraberinde getirmiştir. Profesyonel likidite sağlayıcıları bu platformların en kazançlıları arasında hızla yer değiştirerek kârlarını maksimize edebilmekte, öte yandan birçok yatırımcı ciddi kayıplar yaşayabilmektedir.
Çok sayıda geliştirici ekibinin anonim oluşu dolandırıcılığı, rug pull’ları (geliştiricinin likiditeyi çalması), saldırıya açık kontratların ortaya çıkışını ve flash loan attack (anlık borç saldırısı) gibi faaliyetleri de artırmıştır. Dolayısıyla yatırımcılar bu platformlara likidite sağlarken araştırmalarını yapmalıdır ve risklerin farkında olmalıdır.